11 Ağustos 2016 Perşembe

Kendi oluşturduğumuz hapisler hayatlar özeti...

Hastalıkta sağlıkta yanında olacağına söz veriyorsun ama bir gün o hastalanıyor ve sen toplantıda olduğun için yanına gidemiyorsun. Akşam televizyonda bir filme denk gelip kanepede yanına kıvrılmak geliyor içinden ama sabah yedide kalkman lazım. Sabah mırıl mırıl sarılıp biraz daha uyumak istiyorsun ama dokuzda işte olmalısın. Öyle birkaç kez gecikirsen atılırsın. O zaman ev kirasını, kredi taksitini ödeyemezsin, buzdolabına mama koyamazsın ve artık birbirinizi sevmemeye başlarsınız.

Bir insanı sevip birlikte bir hayat kuruyorsun ama onu günde sadece üç saat görebiliyorsun. Çocuğun oluyor, hasta oluyor, elini alnına koyup “geçti bak yok bir şey” diyemiyorsun. Ona mutlulukla hatırlayacağı çocukluk anıları bırakamıyorsun. Onun nasıl güzel güldüğünü, nasıl güzel oynadığını, senin adını ilk nasıl söylediğini göremiyorsun. Fırtınalı bir okul çıkışında sürpriz yapıp elinden tutamıyorsun.Bütün günün hastalıkta sağlıkta yanlarında olacağına yemin ettiğin ailenle değil, başkalarının yanında geçiyor.

Hayatımızı sevdiğimiz insanlarla geçiremeyeceksek niye yaşıyoruz?Onlara sarılmak için akşam olmasını bekleyeceksek, akşam sarılmaya çalışırken sadece hayatımızın çözülmesi gereken sorunlarını konuşacaksak, ortak hayatımız sadece problem çözmek haline gelecekse ve biz bu yüzden birbirimizden bıkacaksak niye aile kuruyoruz? 

Birlikte yemek yapamadığımız, misler gibi sofralar hazırlayamadığımız, “Sen soğanları doğra, salatayı ben yaparım”demediğimiz insana karı, koca ya da sevgili diyebilir miyiz? Bunu yapamıyorsak, yaşadığımız hayata hayat diyebilir miyiz? 

İnsanın bir ailesi yoksa hiçbir şeyi yoktur. Ailenin tanımı da kadın-erkek-çocuk-kardeşler değildir. Dostlar da ailedir. “Haberleşelim” diye kapatılan telefonun ucundaki sesler, bir kahve bile içemediğimiz, alelacele bir araya gelip dağıldığımız, başımıza bir hal gelince aklımızdan, karnımızdan konuştuğumuz insanlar da ailemizdir.

Geçip giden her an bir anı ve mutlu anılar biriktirerek yaşamaktan daha önemli bir şey yok. Her şeyi, herkesi yitirdikten sonra o anlar kalıyor. Geçip giden koca bir hayatın tek tesellisi parmaklarınla toplayabildiğin hatıralar, hepsi o kadar. Güzel anıların yoksa dünyanın tapusu üzerine olsa ne olur ki?

Ne bütün gün ısıtıp içinde oturamadığımız evlere, ne üzerinde oturup eskitemediğimiz koltuklara sahip olmanın bir anlamı var. Özleyecek bir kokun, kolun kanadın kırıldığında bütün yükünü bırakacağın bir kucağın olmadıktan sonra parayla aldıklarını ne yapacaksın?

Bir gün her şeyini bir anda yitirebilirsin ve geriye sığınacağın anların kalır. Biriktirebildiysen şanslısındır.


http://www.hthayat.com/yazarlar/perihan-ozcan/1032657-sen-soganlari-dogra-salatayi-ben-yaparim

10 Ağustos 2016 Çarşamba

DÖNÜŞÜM MUHTEŞEM OLACAK🤗

Uzun bir aradan sonra blog'uma geri dönüş yapmaya karar verdim. Hemde muhteşem bir haberle😊

 Seneye bu zamanlar çalışan, kocasını cooook seven😍, evini çekip ceviren😣, kocasına yemekler hazırlayan bir ev hanımı olacagim🤗

 Fakat bu süreç maddi manevi çok zorlu bir süreçmiş. Biz zaten gelgitlerimiz ile bir kaç ay birbirimizi çok üzmüştür fakat şimdi değerimizi daha iyi anlayarak birbirimizi daha iyi idare edebiliyoruz. Bizim için uzun bir süreç var önümüzde.

 Kısaca bir özet geçeyim bu arada bundan birkaç hafta önce sevgilimin ailesi ailem ile tanışmaya gelmişlerdi. Bu pazarda biz çıkartma yaparak Afyon'a gideceğiz bunun için bana şans dileyinnn🤗...

 Blog'uma da da bu süreci sizlerle paylaşacağım belki sizlerde bir yol gösterir yada bundan bi kaç yıl sonra dönüp okuyabilrcegim bir güncem olmuş olucak.

Sevgiyle kalmanız dileğiyle...